Fıtık tedavisi mutlaka cerrahi ile mi yapılmaktadır?

Kesinlikle yanlış bir bilgi ve tutumdur. Bel fıtıklarının %85 gibi büyük bir çoğunluğu 1.5-2 aylık cerrahi dışı tıbbi tedavilerle iyileşmektedir. Sadece ağrısı olan olgularda ilaç ve istirahat tedavisi sorunu genellikle giderir. Bu yolla cevap alınmazsa sırası ile fizyoterapi ve algolojik yöntemler denenmelidir. Bu yönde tedaviler de bir kısım hastada iş görür ve hasta rahatlar. Zaman yukarıda da bahsedildiği gibi hep hasta lehine çalışmakta fıtıklanma giderek küçülmektedir. Ancak, cerrahi dışı tüm tıbbi yöntemlerle iyileşememiş ve 2 ay gibi bir süre geçmesine karşın ağrı yakınması süren hastalarda geçmeyen ağrı nedeni ile uygulanacak başkaca bir tıbbi yöntem kalmadığından cerrahi ile bel fıtığı tedavisi uygulanabilmektedir. Ağrı yakınması dışında bulgusu olan hastalarda ise karar almada farklı bir bakış söz konusudur. Ağrı var veya yok daha baştan nörolojik eksiklik, bozulma görülen hastalarda doğrudan cerrahi karar da alınabilir. Cerrahi gereklilik (indikasyon) olan hastalar özetlenecek olursa: 1.5 – 2 ay kadar süren tıbbi tedavilerle hala ağrı geçmiyorsa; başlangıçta veya tedavi esnasında nörolojik olarak kuvvet kaybı ortaya çıkmış ve ilerliyorsa; kuvvet ve duyu kusuru, reflekslerde azalmaya ilaveten idrar ve dışkı kontrolünün bozulması, cinsel iktidarda ve istekte düşüş, makat etrafında eğer tarzında duyu kusuru ortaya çıktı ve “cauda equina sendromu” oluşturduysa söz konusudur. Geçmeyen ağrılar görece (rölatif) bir cerrahi gereklilik taşırken, nörolojik bulgular ortaya çıktığında mutlak bir gereklilikten bahsedilir.

Fizik tedavi fıtığı geçirir mi?

Fizik tedavi, uygulanması diskin kurumasını hızlandırarak ancak uzun vadede bir kazanım sağlar. Tahminen 5-10 yılda doğal olarak büzüşmesi beklenen ameliyat düşünülmeyen tipte bir fıtıkta fizik tedavi büzüşme ve kurumadaki bu süreyi kısaltabilir. Bel fıtığı tedavisi için birçok fizik tedavi yöntemi bulunmaktadır. Fizik tedavi uzmanı, bu tedavilerin bir veya birkaçını tedavide tercih edebilir. İsmen belirtmek gerekirse sıcak-soğuk uygulamaları (Hot pack, ısıtıcı yastıklar ve parafin gibi yüzeysel ısıtıcılar), ağrı kesici elektrik akımı ile uyarma tedavileri (elektroterapi - TENS, elektrik stimülasyonu, ultrasonik ısıtma, lazer, enterferansiyel akım), ESWT, mobilizasyon, bazı esneme germe ve postür egzersizleri, çalışma hayatında ergonomik ortam hazırlama, dirençli aletlerle egzersizler, bantta veya suda yapılan egzersizler, korse, bazı bitkiseller, kineziyo bant ile bantlama, traksiyon, vakumlama, PRP, proloterapi, kayroprakti gibi maniplasyon masajları, banyo tedavileri, iğne enjeksiyon yöntemleri (spinal enjeksiyon) ile epidural veya kök blokajları sayılabilir. Kilo kontrolü omurgaya binen yükü azaltacağından mutlaka göz önünde tutulmalıdır.

Yukarıda sıralanan nedenlerle nörolojik bulgusu olmayan hastalarda bel fıtığı tedavisi için ilaç ve istirahat tedavisi uygulanır, ağrı giderilemezse daha sonrasında fizik tedavi denenebilir. Fıtığın oluşturduğu koruyucu aşırı kas kasılması da ilaçla ve istirahat ile düzelmiyorsa fizik tedavi ile düzeltilebilir. Kas kasılmasının çözülmesi ile sağlanan yarar hızlı bir kazanımdır. Diskin kuruması yararı ise fizik tedavi ile uzun vadede sağlanabilecek bir kazanımdır. Fizik tedavi ile düzelmeyen sadece ağrısı olan hastalarda üçüncü basamak tedavi olarak ağrı tedavileri (algoloji) tercih ediyoruz. Algoloji, uygun eğitim alarak sertifika almış anestezi hekimlerince uygulanmakta ve iğneler ile ağrılı noktalara uzun etkili ilaç enjeksiyonu yapılmaktadır. Bu türde bir tedavi ile geçici veya kalıcı yararlar sağlanarak hastalar ağrıdan kurtulabilmektedir. Nüks durumunda tekrar enjeksiyon yapılabilmesi ile daha uzun süreli bir yarar sağlanabilmektedir. Gerek fizik tedavi, gerekse de algolojik yardımlarda hastada nörolojik olarak bulgu olmaması gerektiğini tekrar vurgulamak isterim.

Özetlemek gerekirse nörolojik bulgu olmayıp sadece ağrısı olan hastalarda radyolojik bulguya bakılmaksızın bel fıtığı tedavisi için önce ilaç ve istirahat tedavisi, olmuyorsa fizik tedavi, yine olmuyor veya nüks oluyorsa algolojik yöntemleri denemek doğru bir tıbbi yöntem sıralamasıdır. Bel fıtığı tedavisinde üç basamaklı tedaviye rağmen ağrısı geçmeyen ve yaşam kalitesinde bozulma olan, artık dayanılamaz bir hale düşen hastalarda ise ve hayat mutsuzlaştığından, yaşam kalitesi düştüğünden cerrahi tedavi seçeneğini 4. sırada tercih edebiliyoruz. İlk 3 basamak tedavilerin uygulanması en az 2 ay sürmekte, bu süre sonrası ağrı sürüyorsa ağrı nedeni ile de cerrahi karar alınabilmektedir. Ağrı dışında nörolojik bulgusu olan hastalarda ise hızla cerrahi karar verilmelidir. Çünkü nörolojik bulgu başlangıç safhasında iken tedavi edilen ve sıkışık siniri cerrahi yolla erken dönemde rahatlatılan hastalarda düşük ayak gibi bir hareket bozukluğu cerrahi sonrası tekrar kazanılabilmektedir. Halbuki nörolojik bulgusu olup da cerrahi uygulamada gecikilmiş olgularda kayıp işlev tekrar kazanılamayabilir. Kuvvet ve duyu kaybının bel fıtığı ameliyatı sonrası geri kazanılmasının garantisi maalesef bulunmamaktadır. Çünkü sinir dokusu diğer dokulardan farklı olarak kendini yenileyebilen (rejenerasyon) bir doku değildir. Bir hasar oluştuğunda sadece sıkışıklığın oluşturduğu şişme cevabına bağlı hasar, sıkışıklık bir şekilde giderildiğinde geri kazanılabilir. Gecikilerek yapılan cerrahi veya baştan ağır nörolojik hasarlı sinirde ise geri kazanım beklenmemelidir. Ancak söz konusu hasar tam felce gitmiş bir şiddette olmayabilir ve bu türde geç gelen vakalarda hasarın daha ileri safhaya (kuvvet kaybından felce) geçmesini engellemek için yine cerrahi uygulanmalıdır.

Cerrahi karar vermek hekim açısından zor mudur?

Bel fıtığı tedavisi için cerrahi karar verilirken sadece radyolojik bulgular değil aynı zamanda muayene bulguları da değerlendirilmektedir. Muayene bulguları radyolojik bulgular ile uyum içinde ise karar verilmesi kolaydır. Hastada muayene bulgusu ve radyolojik bulgu yoksa kolayca cerrahi dışı yöntemlere karar verilir. Yine aynı şekilde muayene bulgu var ve radyolojik incelemede bu durumu açıklar bulgu söz konusu ise yine kolayca cerrahi karar alınır. Sorun oluşturan veya karar verilmesi zor hastalar radyolojik bulgularla muayene bulgularının birbiri ile örtüşmediği, paralellik göstermediği hastalardır. Örnek olarak nörolojik bulgu olup filmleri normal veya normale yakın bir hastada radyolojik olarak ameliyatla düzeltilecek bir sorun gösterilemediğinden hekim genelde cerrahiden kaçınır. Veya tersine filmlerde cerrahi gerektirecek boyutta ciddi bir fıtıklanma varken kanalın çok geniş olması, nörolojik bulgunun olmaması veya gelip geçici olması, tekrarlayıcı olmaması nedeni ile hekim cerrahi kararı almada yine zorlanır. Bu türde bir olguda da filmlerde hekimi rahatsız edecek şiddette bir sorun olsa da hekim muayenesi normal bir hastayı ameliyat etmekten kaçınabilir ve hastayı cerrahi dışı tedaviye zorlar. Bu son grup hasta hekim hekim gezer ve farklı tedavi önerileri ile karşılaşır. Hekim, son grup hastanın tedavi seçiminde hasta ile beraber karar almalı, cerrah dışı ve cerrahi tedavi seçenekleri anlatılarak avantaj ve dezavantajlara göre hasta ile birlikte karar alınmalıdır.

Bel fıtığı tedavisi

Cerrahi yolla yapılan bel fıtığı tedavisi çeşitlidir ve internet taraması yapıldığında kafa karıştıracak kadar çok sayıda değişik bel fıtığı tedavisi seçenekleri ile karşılaşılır. Bu durum hastalarda doğal olarak şaşkınlığa neden olur. Bel fıtığı tedavisinde öncelikle cerrahi seçeneklerin, tıbbi tedavi yöntemleri tüketilmiş, yeterli süre tıbbi tedavide inat edilmiş veya nörolojik bulgu çıkmış hastalarda uygulanması gerektiğini tekrar vurgulanmalıdır.

Bel fıtığı tedavisi için cerrahi uygulamaları, cerrahi yöntemler ve girişimsel yöntemler olarak kabaca sınıflayabiliriz. Disk cerrahisi, küçük bir açıklıktan oldukça derin ve bu nedenle de karanlık bir bölgede sinir, omurilik gibi korunması zorunlu son derece kıymetli dokuların olduğu bir yerde uygulanan zor bir cerrahidir. Öncelikle cilt, ciltaltı, yağ dokusu, bel kasları ve bu kasların örtüsü geçilip sinir dokumuzu koruyan kemik duvara gelinmekte, daha sonra da bu duvar aşılıp dura denilen sinir dokusu kılıfına ulaşılmaktadır. Şişman hastalarda, gidilmesi gerekli derinlik daha da fazla olmaktadır. Kemik duvar kimi hastada yaşa bağlı oluşan değişikliklerle son derece kalın ve geçilmesi zor engeller oluşturabilmektedir. Kemik duvar etrafında bulunan bağ dokusu da keza kireçlenip, kalınlaşabilmekte ve geçilmesi zor olabilmektedir. Geçilen yol kanamaya müsait yapılar içerir. Bu nedenle hastadan hastaya değişkenlik gösterse de cerrahi uygulama kanamalı olabilir. Bel fıtığı tedavisi için cerrahi uygulamada arkadan yaklaşıldığından ve disk yapısı, sinir yapılarının önünde olduğundan katedilecek ve korunacak son doku sinir dokusu olmaktadır. Fıtıklanma nedeni ile zaten ileri derecede sıkışmış kökün bir kenara sıyrılıp itilmesi sonrası disk mesafesine ve  fıtığına ulaşılabilmektedir. Kökün ön ve arka bölümündeki damardan zengin alanda kökün sıyrılması ve çekilmesi, bir çalışma alanı oluşturulması sıkışıklık nedeni zordur. Fıtıklanma, alttaki yapılara ait damarların dolaşımını bozup staz ile kabarmasına, kolayca yırtılabilmesine ve kanamaya neden olabilir. Kanama da, derin ve karanlık bir alanda çalışma gibi bu dar alanda görüntü netliğinin kaybı ile cerrahi esnasında ek zorluk oluşturabilir. Ameliyatta kökün itilip çeklilmesi çok istenmez. Ancak büyük fıtıklanmalarda buna mecbur kalınabilir. Kökün sıyrılması sıkışıklık nedeni ile zor olabilir, beslenme ve damarlanma fıtık nedeni ile bozuk olduğundan nörolojik bulgu artabilir. Sıkışık ortamda yapılan işlemler sırasında kök kılıfı (dura) yaralanabilir ve hasta ve hekim için son derece sıkıntılı beyin omurilik suyu (BOS) kaçaklarına neden olabilir. Bu sorun aşağıda ayrıntılanacaktır. 1-2 cm’lik bir dar alanda ve 8-10 cm derinde (karanlık) yapılan bu işin çıplak gözle yapılması hem zor, hem de etrafta bulunan dokuların kıymeti göz önüne alındığında risklidir. Disk fıtıklanmasının bulunduğu mesafeye göre anatomik yapı da değişiklik göstermektedir. Kök ile disk mesafesinin birbiri ile ilişkisi yukarı ve aşağı disk mesafelerinde farklılık  göstermektedir. Bu özellik nedeni ile kullanılacak açıklık da aşağı veya yukarı kayabilmektedir.

Bel fıtığı tedavisinde cerrahi işlemler 

Bel fıtığı tedavisi için cerrahi yöntemler, standart diskektomi ve mikrodiskektomi yöntemleridir. Bu yöntemde disk içeriği tamamen boşaltılmaya çalışılır. 

  • Standart diskektomi: Eski zamandan beri kullanılan ve sadece cerrahın gözü ile bakarak uyguladığı bir cerrahidir. Bunda açılan yara (insizyon) mikrodiskektomiden biraz daha uzun (6-8 cm) olabilmektedir.
  • Mikrodiskektomi: Cerrahinin mikroskop veya kafaya takılan bir ışık kaynağı ve büyüteç (loop) kullanılması ile yapılan, standart hale gelmiş, değeri kanıtlanmış yöntemidir. Ameliyatta 3-4 cm’lik daha küçük bir yara açılır. Mikroskop ve ışığı, yeterli ve güvenli büyütme ve aydınlatma sağlar. Bu özellikler ile daha güvenli, kanama kontrol oranı yüksek, sonuçlarının yüzgüldürücülüğü nedeni ile en sık uygulanan yöntemdir. Bu 2 yöntem de genel anestezi altında yüzükoyun yatırılarak, arka tarafta belden bir yara açılması ile uygulanan cerrahilerdir. Görerek yapıldığından fıtıklanmış parça yanında yerinde durmakta olan tüm disk materyali (NP) de boşaltılmaktadır. İşlem sonrası geride diskin yumuşak bölümü kalmadığından fıtığın tekrar oluşması (nüks) riski az olan cerrahidir. Genelde 9-12 cc disk boşaltılmakta ise de hastanın yapısına bağlı olarak bu miktar azalıp (6-9 cc) artabilmektedir (30 cc). Mikrodiskektomide hastalar genellikle 1 gün hastanede yatırılmakta, aynı gün veya ertesi sabah ayağa kaldırılmakta, hareketi kısıtlanmasa da 2-4 hafta sadece yemek yemek, tuvalet için oturmalarına izin verilmekte (hafif kısıtlama) sonrasında normal hayatına dönebilmektedir. Mikrocerrahi her mesafeye uygulanabilir.
     

Disk içi (intradiskal) yöntemler

Bu tür yöntemlerde genellikle bel omurgasının yan tarafından (kulunç) röntgen rehberliğinde bir iğne ve kanül ile disk içine girilmesi ile uygulanır. Gerek fıtıklanmış parçayı almaya yönelik doğrudan (direkt) gerekse de disk içine ısı, ışın gibi fiziksel veya kimyasal etmenler uygulayarak disk içeriğinin kuruyup büzüşmesine, basının azalmasınna yol açan dolaylı (indirekt) yöntemlerdir. Burada sadece fıtıklanmış parçanın alınması veya disk içeriğinin küçültülmesi amaçlanmakta, böylece disk korunmakta anatomik yapı bozulmamaktadır. Bu yöntemler “minimal invazif girişim” olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu yöntemde nüks olasılığı, disk içeriği yerinde kaldığından cerrahi yöntemlere göre daha fazla fazla olmaktadır.

  • Endoskopik diskektomi (Perkütan endoskopik lumbar diskektomi): Bakış açısı ve yöntemi cerrahi uygulamalara göre tamamen farklıdır. Bu yaklaşımda belin orta bölümü değil yan tarafı kullanılmakta ve yüzükoyun yatırılarak yapılmaktadır. Genellikle anestezi verilerek yapılsa da bazı hekimler lokal anestezi ile de uygulama yapmaktadır. Hastada 1 cm’lik bir yara açılıp, buradan 3 - 5 mm çapında bir kanül skopi rehberliğinde disk mesafesine yollanır. Görüntü, kanül içindeki bir kameradan alınıp bir ekrana verildiğinden cerrahi uygulama hastaya değil ekrana bakılarak yapılmaktadır. Cerrahide kullanılacak aletler de aynı kanül içinden geçmekte ve sahaya serum verilerek sıvının sağladığı görüntü netliği, soğutma ve disseksiyondan faydalanılmaktadır. Kanül fıtıklanmanın olduğu disk mesafesine çakılarak, kökün hemen arkasına varılır ve fıtıklanmış parça bu doğrudan yaklaşımla alınır. Bu yöntem minimal invazif yöntem olarak kabule edilmekte ve hasta iş hayatına çok daha hızla dönebilmektedir. Hasta aynı gün veya ertesi gün taburcu edilir ve herhangi bir kısıtlama uygulanmaz.  Günümüzde cerrahide son derece küçültülmüş ekartörler kullanılsa da bir travma oluşturulması kaygısı ile sadece kanül geçirilerek yapılan endoskopik yol daha iyi bir yol olarak tercih edilebilir. (Detaylı bilgi için tıklayınız)
  • Otomatik perkütan lumbar diskektomi (nükleoplasti): Nükleotom denilen bir cihaz ile diskin ortasına girilerek disk içeriği NP boşaltılmaya çalışılmaktadır.
  • Kemonükleolizis: Kemopapain denilen bir sıvının disk içine (ortasına) verilmesi ile disk içeriğinin erimesi (kemonükleolizis) ve dolayısı ile küçülmesi amaçlanmaktadır. Kemopapain alerjik tepkiye neden olabilir.
  • İntradiskal endotermal terapi (IDET, IDTA): Diskin ortasına yerleştirilen elektrotermal bir cihaz ile diskin fiziksel bir etmenle ısıtılarak kurutulması ve küçültülmesidir.
  • Lazer disk dekompresyonu: Diskin ortasına yerleştirilen bir iğne yardımı ile disk ortasında bir yanık oluşturularak küçülme sağlanması yöntemidir.


Bel fıtığı ameliyatı sonrası
 

Sık görülen komplikasyonlar:

  • Kanama: Mikrodiskektomide en küçük kanama bile daha başlangıçta büyütme ve aydınlatmanın verdiği avantaj ile durdurulabilmekte, temiz bir çalışma alanı sağlanmakta ve kan kaybı olmamaktadır. Böylece hastaya kan verilmek zorunda kalınmaz. Kan takılmasına (kan transfüzyonu) ait komplikasyonlardan da baştan sakınılmış olunur.
  • Enfeksiyon: Cilt, cilt altında abse oluşumu gibi yüzeysel enfeksiyonlar görülebileceği gibi, epidural bölgede abse, disk aralığında diskitis, kemik yapılarda osteomiyelit şeklinde veya (çok nadiren) sinir sisteminde menenjit şeklinde derin enfeksiyonlar da görülebilir. Derin enfeksiyonlar daha risklidir ve tedavileri daha zordur. Ayrıca lokal enfeksiyonun kana karışması ile sepsis tarzında sistemik enfeksiyonlar da gelişebilir.
  • İstenmeyen dura yırtılmaları ve BOS kaçakları (BOS fistülü): Özellikle daha önce ameliyat olmuş nüks olgularında, iyileşme dokusunun etraf dokularda oluşturduğu ileri yapışıklıklar nedeni ile görülürler. Bu olgularda etraftaki nedbe dokusuna yapışmış sinir kılıfı (dura) sıyırma esnasında zedelenebilir ve yırtılabilir. Bu nedenle nüks vakalarının cerrahisi hem daha zor, hem de daha risklidir. Orta hatta yakın dura yırtıkları zor da olsa dikilebilirken, kök üzerinde ise derinlik ve dar bir alanda olunması nedeni ile dikiş koymak teknik olarak mümkün olmayabilir ve yırtık bölge dikilemeyebilir. Böyle durumlarda bazı yapıştırıcı malzemeler ve hastanın kendi yağ dokusu ile durada oluşmuş açıklık (defekt) tıkanmaya ve kaçak engellenmeye çalışılabilir. Dura zedelenmeli hastalar bir müddet yüzü koyun yatırılır ve yer çekimi kullanılarak suyun arkaya gitmesi engellenir. Bu yolla duranın kendini tamir etmesi beklenebilir. Bu pozisyonda tutulan hastaya ayrıca sıkıca baskılı pansuman uygulanır ve su kaçağının dokular arasında birikimi engellenir. Yüzükoyun kalkmadan yatmak ameliyat sonrası hasta için zor bir yatış pozisyonudur.
  • Yara sorunları: İyileşme sorunları, yaranın kapanmaması ve enfeksiyonlar sayılabilir.
  • Aşırı nedbe (eskar) dokusu oluşması (Epidural fibrozis): En sık nedeni kanamadır. Bu nedenle bel fıtığı ameliyatı sonrası ameliyat sahasının kansız olarak bırakılması önemlidir. Kansız cerrahi nedbe sorununu engeller. Ancak, daha önce herhangi bir nedenle bel fıtığı ameliyatı olmuş ve aşırı nedbeleşme öyküsü olan olgularda bel için yapılacak ameliyatta ameliyat sahasına başka yerden alınan yağ dokusu konulması, nedbeleşmenin dura ve sinir dokusuna yürümesini engellemek için barier oluşturan film tabakalar veya jeller ile nedbe dokusu oluşumunu engelleyebilir.
  • Nüks (rekürrens): Daha önce fıtıklanma olan mesafede aynı tarafta (büyüyerek) veya ters tarafta oluşabilmektedir. Özellikle genç yaşta fıtıklanma nedeni ile ameliyat edilmiş hastalarda görülebilir. Bunun nedeni genç yaşta iken diskin üst ve altta komşu bulunduğu omurlara çok sıkı bir şekilde yapışık olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle genç hastaların bel fıtığı ameliyatlarında disk içeriği “ayrılmayan şeftali” örneği gibi sıyrılamadığından tam olarak alınamaz. Yaş ilerledikçe disk yaşlandığından, kuruduğundan ayrılma kolaylaşır fıtıklanma tekrarlayabilir. Fıtığın tekrarlaması, yaşlı hasta grubunda cerrahide gençlere göre daha fazla disk boşaltılabildiğinden nükse  daha az rastlanmaktadır.
  • Nörolojik kötüleşme: Ameliyat sonrasında başarılı bir cerrahiden sonra bile (%1-8) görülebilir. Bunun nedeni sıkışıklık nedeni ile dolaşımı bozulmuş, kan akımı ileri şekilde azalmış iskemik sinir dokusunda, bası ortadan kaldırılınca normale dönmüş kan akımının sinir dokusu tarafından aşırı bir kan akımı şeklinde algılanması nedeni iledir. Bu durumda sinir dokusunda ödem oluşmakta (reperfüzyon) ve ikincil bir hasar gelişmektedir. Bir kısım kötüleşme geçicidir ve bir zaman sonra düzelebilirken, bazıları kalıcı olabilmektedir. .


Nadir görülen komplikasyonlar

  • Sinir dokusunun direkt yaralanması: Cerrahinin kendi doğasında bulunan riskler, kazalar nedeni ile de ameliyat esnasında sinir dokusu ve kılıflarında doğrudan oluşabilecek hasralanmalardır. Kanamayı durdurmak için kullanılan koterlerin aşırı kullanımı iskemik hasar oluşturabilir. Bazen mekanik hasar da oluşabilir. Gözle görülmeden, skopiye bakarak yapılan intradiskal yöntemlerde, kapalı bir girişim yapıldığından (görüntü ancak kanülün mesafeye girdikten sonra görülmeye başlanmasından dolayı) kök ve dura yaralanması oluşabilir.
  • Omurgaya komşu bölgede bulunan aort ve diğer damarsal yapıların hasarlanması: Omurganın ön tarafında karın bölgesinden aşağı bacaklara doğru gitmekte olan aort damarı ve onun dalları, bacaklardan gelen ana toplar damarın (vena cava) yaralanmaları ciddi ve hayati sorunlardır. Çok nadiren görülen diğer yaralanmalar barsak yaralanması, idrar boşaltımını sağlayan üreter hasarları olabilir
  • Trombofilebit: Ameliyat edilen veya yatağa bağlı hastalarda bacak damarlarında hareketsiz kalmaya bağlı görülen pıhtılaşmalardır. Bacaklarda dolanım bozukluğu sorunları yapabilir veya oluşan pıhtının uzak bölgelere gitmesi ile de değişik organlarda emboli denilen sorunlara neden olabilirler
  • Alerjik tepkiler: Disk içine verilen kimyasal maddelere karşı bazen ciddi şiddette allerjik tepkiler gelişebilir.
  • Komşu segment hastalığı: Omurlarımız birer tren vagonu gibi birbiri ile ilişkili ve görev paylaşımı esası ile işlev görmektedir. Bir vagondaki sorun (fıtıklanma) görev dağılımını bozar ve görev yapamayan hasta bölgenin işi diğer vagonlara yüklenmiş olur. Bu da hasta disk mesafesindeki işin ve yükün hasta diske komşu üst veya alt kattaki disk tarafından alınmasına neden olur. Bu ekstra yük, hasta diske komşu olan diskte daha erken aşınmaya, bozulmaya ve fıtıklanmaya da neden olabilir. 
  • Kayma: Üst ve altta bulunan omurlar sağlam disk tarafından yerinde tutulmaktadır. Fıtıklanma veya cerrahi ile diskin sökülmesi sonrası, hasta disk bu görevi göremediğinden geç dönemde spondilolistezis denilen kaymalar gelişebilir.
  • Diğer: Çok çok nadiren görülebilecek başkaca komplikasyonlar da vardır ve akademik bir tartışma konusu olduğundan daha öte bilgiye yer verilmeyecektir.

 
Bel fıtığı ameliyatı sonrası öneriler nelerdir?

Ameliyat sonrası hastalarda mutlaka kilo kontrolu, bel ve karın güçlerini güçlendirme egzersizleri, duruş ve oturuş postürünü düzeltici egzersizler, hareketli bir yaşam tarzı önerilir. Bir kez ameliyat olmuş hastada bele binen yük alışkanlık halinde kontrol edilmeli, aşırı yük taşımaktan veya özellikle asimetrik olarak tek tarafta aşırı yüklenmeden kaçınılmalıdır. Taşınacak ağırlık ile ilgili kesin bir miktar söylenemese de bu ağırlık kas ve kemik yapısına, kiloya, alışkanlıklara göre insandan insana değişir. Hasta kendine ağır gelecek şiddette bir ağırlığı taşımamalıdır. Özellikle yere eğilip yerdeki yükü beli ile kaldırmak tehlikelidir. Yerdeki yükler, çömelerek alınmalı ve dizlerle kaldırılmalıdır. Yataktan yatıp kalkarken yan dönülerek kalkılmalı ve yatılmalı ve üstte kalan kol yardımı ile işlem kolaylaştırılmalıdır. Keza oturulan sandalyenin kolçaklı olması tercih edilmeli ve sandalyeden kalkışlar ve oturuşlarda kollardan destek alınmalıdır. Bu anlamda yapılan işin de önemi kuşkusuz vardır. Hem işin niteliği, hem de çalışma ortamında ergonomik düzeltmeler gerçekleştirilmelidir. Masa, koltuk yüksekliği, ayaklar altına konulacak bir yükseklik, bilgisayar ekran düzeyinin göz seviyesine çıkarılması, el bilek altı destekli mousepad kullanmak, uygun ışıkta ve gürültüsüz ortam, tekrarlı hareket gerektirir işlerde süre konması vb. gibi bel ağrılı hasta ile ilgili veya ilgisiz birçok ergonomik düzeltme işyeri hekimi ile planlanmalı ve uygulanmalıdır.

Doğru seçilerek, doğru indikasyonla ameliyat edilmiş bel fıtıklı hastalarda bel ve bacak ağrısı tamamen geçer. Duyusal, motor (kuvvet) ve refleks bozuklukların bir kısmı veya tamamı cerrahi uygulama sonrası geri kazanılabilir. Ancak özellikle ağrısız ayak düşüklüklerinde geri kazanım olasılığı bulunmaz. Görece gerekli (rölatif indikasyonlu), gereksiz (indikasyonsuz) veya yapılmaması gereken (kontrindikasyon) cerrahilerde sonuçlar yüz güldürücü olmaz. Ameliyat denilen şey bu nedenle göreceli bir nedenle yapılmamalıdır. Yani cerrahi yapılırsa da olur denilen olgulara cerrahi uygulanmamalıdır. Cerrahi tedavi gereken olgular, tüm cerrahi dışı tedavi seçeneklerin uygulanıp tüketilmiş olması nedeni ile cerrahi dışında bir çare kalmamış,hastayı da cerrahı da cerrahiye zorunlu bırakmış vakalar olmalıdır. Bu şekilde seçilmiş olgularda sonuçlar son derece yüz güldürücüdür. 

Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu
Bayındır İçerenköy Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölüm Başkanı

​​​

19.09.2022




loading
x

Randevu Al

* listenenler dışındaki tarih ve saate randevu almak istiyorsanız lütfen 0850 911 0 911 numaralı çağrı merkezimiz ile iletişime geçebilirsiniz

Verdiğim kişisel veri ve iletişim bilgilerimin, Bayek Tedavi Sağlık Hizmetleri ve İşletmeciliği A.Ş., Penta Sağlık Hizmetleri A.Ş., Bayek Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetleri ve İşletmeciliği A.Ş. (hepsi birlikte Bayındır Sağlık Grubu olarak anılacaktır) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında Aydınlatma Metninde belirtilen amaç ve bağlı amaçlar dahilinde işlenmesine ve aktarılmasına muvafakatettiğimi beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Bayek Tedavi Sağlık Hizmetleri ve İşletmeciliği A.Ş., Penta Sağlık Hizmetleri A.Ş., Bayek Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetleri ve İşletmeciliği A.Ş. (hepsi birlikte Bayındır Sağlık Grubu olarak anılacaktır) tarafından her türlü bilgilendirme, etkinlik, duyuru, anket, tanıtım, açılış, davet vb. hatırlatmaları ile diğer sair iletişim çalışmaları kapsamında tarafıma ticari elektronik ileti (arama, SMS, e-posta vb.) gönderilmesini kabul ediyorum.

Lütfen Üstteki Kutucuğu işaretleyiniz!

Hastanemizde kaydınız var ise direkt randevu alabilmek için tıklayınız